Fulya Soybaş

Milyonlarca kullanıcısı var... Tiktok Türkiye’de yasaklanacak mı

31 Mayıs 2024
ABD’nin “veri paylaşımına zorlamak ve propaganda yapmak” gerekçesiyle yasaklamak istediği TikTok, Türkiye’de geleneksel aile yapısını bozmaktan tutun çocuk istismarı ve kara para aklamaya kadar farklı konularda eleştiri oklarının hedefinde.

2022 ocak ve geçtiğimiz aralık ayında TBMM Dijital Mecralar Komisyonunda “güvenlik” ile alakalı soruları cevaplandıran Tiktok yetkilileri, bu konudaki endişeleri minimuma indirmek için düğmeye bastı.

Birkaç yıl önce devreye sokulan ama çoğumuzun bilmediği “aile eşleşmesi” özelliğini tanıtmak için bir basın toplantısı düzenledi. Bu özellikle kendi TikTok hesabınızı çocuğunuzunkine bağlayabilecek, ne izlediğini ve kiminle yazıştığını denetleyebilecek, ekran süresini sınırlayabileceksiniz.

Peki nasıl? Toplantıda bir kritik soru da ben sordum: “TikTok kapatılacak mı?”

LAF VAR İCRAAT YOK, VERDİKLERİ SÖZLERİ TUTSUNLAR

Laz

Yazının Devamını Oku

THY’den Madrid çıkarması hedef 1 milyon turist

26 Mayıs 2024
Türkiye’nin yüz akı markalarından en önemlisi hangisi diye sorsanız hiç şüphesiz Türk Hava Yolları’nı (THY) birinci sıraya koyarım.

Zira son 20 yılda ulaştığı seviye muazzam. 2003 yılında 10.4 milyon olan yolcu sayısını 8 katına; 83.4 milyona çıkaran THY, bugün dünyanın en büyük havayolu şirketlerinden biri. Hem de havacılıkta Boeing, Airbus gibi geniş gövdeli uçaklarda yaşanan üretim ve kalite sıkıntılarından kaynaklı kapasite kesmek zorunda kalınmasına rağmen.


İstanbul-Madrid arası ilk uçuş 1984’te, 40 yıl önce başladı. THY, bugün Madrid dışında; Barcelona, Malaga, Bilbao ve Valensiya’ya da uçuyor.

Bu büyümenin nasıl olduğuna gelince... THY rotasını Türkiye’nin tanıtımı ve de Avrupa’dan daha fazla turist gelme potansiyeli olan şehirlere çevirmiş durumda. Madrid onlardan biri.

THY, Türkiye- Madrid seferlerinin başlamasının 40. yılı şerefine 130’dan fazla acente ve kuruluşların katıldığı bir “Türkiye gecesi” düzenledi. Hem de ne gece! Hedef, hali hazırda 350 bin olan İspanyol turist sayısını kademeli olarak 1 milyona çıkarmak! Oradaydım.

TÜRK DİZİLERİ ‘YUMUŞAK’ GÜCÜMÜZ

Yazının Devamını Oku

Filenin Sultanları sezonu açtı: Asıl hedef Paris Olimpiyatları

21 Mayıs 2024
Galatasaray- Fenerbahçe derbisi ile bir kez daha gördük ki Türkiye’de futbolun yeri hiç şüphesiz çok ayrı.

Maddi getirisi sebebiyle sponsorluklar bakımından da bu böyle. Ama şunu çok net söyleyebilirim ki Türkiye aynı zamanda son 20 yıldır iyi bir voleybol ülkesi de. Kulüpler bazında Avrupa’nın en domine ülkelerinden olduğumuz gibi Filenin Sultanları sadece geçen yıl 3 kupa alarak, bu görüşü daha da perçinledi. Uzun bir aradan sonra millilerimiz bu seneki ilk sınavını ise Milletler Ligi’nde verdi. Japonya ve İtalya yenilgileri ile üzdüler ancak son maçta Fransa’ya set vermediler. Her maçı en az 13 bin seyirci ile oynadılar. Salondaki coşku müthişti. Takımımızın ana sponsoru Vodafone ise 5G teknolojisi ile oluşturulan; servis, smaç hızı gibi istatistiklerle maçlara farklı bir enerji kattı. Oradaydım! Bu vesile ile Vodafone Türkiye CEO’su Engin Aksoy ve İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Meltem Bakiler Şahin ile buluştuk, voleybolun daha da gelişmesi için neler yapılabiliri konuştuk.

KADIN SPORCULARIMIZIN VERDİĞİ İLHAMI TOPLUMA ULAŞTIRMAYA ÇALIŞIYORUZ

Rakam telaffuz edilmiyor ancak Vodafone’un geçtiğimiz Ekim ayında Türkiye Voleybol Federasyonu ile imzaladığı isim anlaşması dünyada kadın voleyboluna yapılan en büyük destek olma özelliğine sahip. Bu motivasyonun altında ise voleybolcularımızın elde ettikleri başarılarla toplumsal cinsiyet yargılarını kırmayı başarması var. Vodafone Türkiye CEO’su Engin Aksoy, diyor ki:

“Amacımız sadece ülkemizin ekonomik gelişimine değil sosyal gelişimine de değer katmak. İnanıyoruz ki daha iyi bir gelecek ancak toplumsal cinsiyet eşitliği ile mümkün. Kadınların geride bırakılmadığı, daha çok söz sahibi olduğu, her alanda seslerini duyurabildikleri, daha eşit imkânlara sahip oldukları bir dünya hedefliyoruz. Bu noktada kadın millilerimiz başarıları ile hepimize ilham veriyor. Başarıları da daha geniş kitlelerce bilinmeyi hak ediyor. Dolayısıyla kadın sporcularımızın yaydığı ilhamın toplumun her kesimine ulaşması, yeni sporcular yetiştirilmesi ve altyapının zenginleştirilmesine katkıda bulunmaya çalışıyoruz.

ŞAHİN GÖZÜ DEVREDE

Bu hedef doğrultusunda BTK’dan alınan özel izinle Milletler Ligi Antalya etabında 5G altyapısı devreye sokuldu. Uluslararası rallinin global çaptaki yayıncılara

Yazının Devamını Oku

İnzivada 2. gün... En zoru zihninin sesini susturmakmış

16 Mayıs 2024
Ünlü sunucu ve manken Çağla Şıkel’in ‘gözü kapalı’ ve ‘karanlık oda inzivası’ adı verilen yoga pratiklerini deneyimlemesi hepimizin kafasında nedir bu yoga ve Şıkel’in yanındaki turunculu öğretmen de kim sorularını doğurdu.

Röportaj için hafta sonu, turuncu kıyafetli o öğretmen, uluslararası yogi Çetin Çetintaş’ın yenice açtığı Karahamza köyünden 3 kilometre uzaklıktaki Kioo İnziva Merkezinde’ydim. Yoga derslerine girdim, meditasyona oturdum, Şıkel’in 11 saat aç, susuz kaldığı kulübeye girdim. En önemlisi de Çetintaş’a ABD’yi bir dönem etkisi altına alan Osho ile karşılaştırılmasını ve yaptığı işin “keriz silkelemek” olduğu ithamlarını sordum.

YARATICILIĞIN RENGİ TURUNCU

İstanbul’dan 3 saatlik yolculuğun ardından Kırklareli sınırları içindeki Kioo’dayım. Sanki Kırklareli’ne değil de Hindistan ya da Çin’e gelmişim gibi. Zira merkezin mimarisi Uzak Doğu’da görmeye alışık olduğumuz türden. Çetintaş ailesine ait, 43 dönüm arazi üzerine kurulu Kioo, 4 yılda tamamlanmış. Merkezin içinde de Uzak Doğu esintileri hâkim. Çetintaş’ın özenle topladığı resim, heykel, kıyafet ve diğer eserler sergileniyor. O sırada turuncular içinde giriyor içeri yoganın “pop star”ı. İlk tanışmanın ardından ilk sorum da geliyor. Niye turuncu ve hep mi böyle dolaşıyorsunuz? Yanıtı şu: “Hep tek renk giyinirdim zaten. Sadece mor, sadece siyah, bordo... Şimdi de turuncu. Yaratıcılığın rengi. Ayrıca şalvar, tişört, kimono gibi kombinler daha rahat.” Ve evet hep böyle dolaşıyor. Karahamza’da pazar günü düzenlenen Hıdrellez pikniğine de böyle geldi. Yadırganmadığı gibi iş imkânı sağladığı için köylü onu bağrına basmış bile.

BURASI BİR İŞLETME

 

Turizm ve otelcilik demişken... Karanlık bir kulübeye kapatılmak için 2 bin 500 lira, 4 günlük inziva için 13 bin 800 lira çok değil mi? “Yanlış anlamayı düzelteyim hemen” diyor, şöyle devam ediyor: “Bu ücret bir odaya kapatılmak ya da gözüne bant takılması için değil. Merkezde otelcilik hizmeti alıyorsun; sabah- akşam yemekleri, gün içindeki tüm dersler, atölyeler ve meditasyon çalışmaları dahil. Tüm dünyada bu böyle. Bu merkezlerin bir şekilde hayatta kalması lazım. Isıtması, temizliği, çalışan maaşları... Aylık 2 milyon gideri var. Kimseye gökten para yağmıyor. Hadi bize yağdı diyelim. O zaman da ‘Kim var arkasında? Nereden geliyor değirmenin suyu?’ diyeceklerdi. Günün sonunda burası da hastane, okul gibi özel bir işletme. Ayakta kalabilmek için makul bir ücreti olmak zorunda.”

YOGA TURİZMİ TÜRKİYE’YE DEĞER KATAR

Yazının Devamını Oku

Ben de inzivaya çekildim

15 Mayıs 2024
Ünlü manken ve sunucu Çağla Şıkel, 3 günlük “gözü kapalı” inzivaya katılmıştı birkaç ay önce. Sosyal medyada çok mavrası yapıldı, “Derdin mi yok?”, “Bu neyin kafası?” gibi eleştiriler çoğunluktaydı. Bense, daha çok anlamaya çalışan bir pencereden, şunu sormuştum: “Ne arıyor, neyi bulmayı ümit ediyor acaba?” Yazım yayımlandıktan sonra yogi, Çağla Şıkel’in de öğretmeni Çetin Çetintaş aradı ve dedi ki: “E, gel kendin gör.” Geçtiğimiz hafta sonu röportaj için Kırklareli’nde KİOO İnziva Merkezi’ndeydim. Ve şansa bakın ki gündemde yine Çağla Şıkel vardı. İçinde ayağa kalkmanın ya da uzanmanın mümkün olmadığı, yaklaşık 1.5 metrekarelik bir kulübede, aç, susuz geçirdiği 11 saat konuşuluyordu bu kez. Haber ayağıma gelmişti... Ben de o kulübeye girdim. Ama yoga pratiğim olmadığı için Çetintaş sadece fotoğraf çekilmeme izin verdi. İyi de bir insan neden kendini karanlık odaya kapatır hem de parasıyla? İşte tüm merak edilenler...

KALP GÖZÜMÜZÜ AÇMAYA ÇALIŞIYORUZ

- İngilizler “first thing first” der. Her şey sırasıyla anlamında. Biz, “sondan başlarsak...” deriz. Çağla Şıkel’in gündemi alt üst eden karanlık kulübe inzivasından yani sondan başlayalım.

Olur. Bunu biz uydurmadık. Bu, yoga felsefesi içinde olan bir pratik. Sanskrit dilinde: Kayakalpa. Ölümsüz/ dönüşen beden çalışması. Bu çalışma eskilerde mağara ya da tapınakta yapılırdı. Ancak bugün hele de büyükşehirlerde yaşayanların dış uyaranlardan; telefon, iş, trafik gibi, kaçması mümkün değil. Meşgul olmadıkları, rahatsız edilmeden, saatlerce yalnız ve karanlıkta kalabilecekleri ortam yok. Dolayısıyla doğanın içinde, sessiz, sakin ve karanlık olması açısından kulübe en iyi çözüm.

- Neden zifiri karanlık?

Kayakalpa öğretisi- tıbbi adı pineal gland- epifiz bezini temel alan bilinç ve bilinçaltı güçlerini ve de bedensel iyilik halini gençleştirmeye yöneliktir. Bunun için de kişi karanlıkta bırakılır. Bir parantez açayım; epifiz bezine ‘üçüncü göz’ de denir. Zira epifiz, yüksek bilinç düzeyine erişme, sezgi ve öngörü gibi meziyetlerde önemli rol oynar. Sufizmde buna vahdet-i vücud, İslam’da kalp gözü de denir.

MATRIX HATIRLATMASI

-

Yazının Devamını Oku

Korkutan rakam: 44 milyon silahın 40 milyonu ruhsatsız

10 Mayıs 2024
52 yıllık eğitimci İbrahim Oktugan’ın, Irak asıllı 17 yaşındaki öğrencisi tarafından ateşli silahla öldürülmesinin ardından eğitim sendikaları kapılara metal dedektör konması ve güvenlikçi istihdamı gibi okul güvenliğini fiziki olarak mümkün kılabilecek tedbirler alınmasını istemişti. Bugün madalyonun öteki tarafına bakalım. 17 yaşındaki katil zanlısının ifadesinden öğrendik ki sadece 1 günde, 10 bin lira ödeyerek, hem de elden almış silahını. Dolayısıyla bir kez daha soracağım şu soruyu: “İnternetten ya da elden, peynir ekmek alır misali, silah edinmek neden bu kadar kolay?” Bir diğer sorum da şu: “Z kuşağında şiddet eğilimi neden hızla artıyor?”

TÜRKİYE’DE HER İKİ KİŞİDEN BİRİ SİLAHLI

Bireysel silahlanma karşıtı çalışmalar yapan Umut Vakfı’nın Yönetim Kurulu Üyesi, Psikiyatri Uzmanı Dr. Ayhan Akcan’ı aradım. Diyor ki: “Türkiye’de yaklaşık 4 milyon ruhsatlı ve bunun 10 katı ruhsatsız silah var.” Bu korkunç bir sayı. Türkiye nüfusunun 80 milyon olduğu düşünülürse bu, her iki kişiden birinde silah olduğu anlamına geliyor. Şöyle devam ediyor Dr. Akcan: “Psikolojik açıdan ele alırsak bu ateşli silahların, yüzde 50’sinin kişilik bozukluğu olan, üçte biri de öfke problemli, bizim ‘kontrolsüz’ dediğimiz, çözümü iletişim değil kaba kuvvette aramaya meyilli bir grubun elinde. Her gün maalesef en az 10 kişi ölüyor, 20 kişi de yaralanıyor. ‘Ben kendimi korurum’, ‘yasayı ben yaparım’ gibi yanlış bir görüş var toplumumuzda. Oysa kentli olmayı, bir arada yaşamayı öğrenmeliyiz. Hukuk, adalet ve uzlaşma kültürüne inanmalıyız. Ailenin verdiği ilk eğitim de önemli. Bu noktada aile ile okul arasında da sıkı bağlar olmalı. Öğretmenini öldüren 17 yaşındaki gencin okulunda görevli danışmanlar olsaydı, okuldan atılmadan, bu felaket yaşanmadan önce aile, okul ve kurumlar- üçlü bir mekanizma- bir araya gelerek, konuya el atsalardı, böyle olmayabilirdi.”

YASA GEREKLİ

“Türkiye’de silah edinmeye ilişkin caydırıcılığı olan bir yasa yok ve cezalarsa yeterli değil. Bir kişinin sonsuz silah edinme hakkı var. En azından bu ikiye düşürülebilir. Silah alacakların öfke düzeyinin ve uyuşturucu, kumar bağımlılığının belirlenmesi gibi ciddi sağlık testleri ve adli kontrolden geçmesi, mümkünse bunlara eğitim verilmesi, eğitim sonrası denetim sistemlerinin devreye girmesi gibi bir mekanizmalar olması da silah edinme isteğinin önünü bir nebze tıkayacaktır. Ayrıca ateşli silahlarla işlenen cinayet ve kaçak yollarla silah edinmeye de ağır cezalar verilmeli, ‘indirim’ uygulanmamalı.”

SON 10 YILDA 34 BİNDEN FAZLA SİLAHLI ŞİDDET OLAYI YAŞANDI

Yazının Devamını Oku

Okulda güvenlik nasıl sağlanır

9 Mayıs 2024
Öğrencilere adanmış bir yaşamdı onunki... 52 yıl boyunca didindi. Son videosunda da dediği gibi beklediği tek şey ‘saygı’ idi. 74 yaşındaki eğitimci İbrahim Oktugan’ın, Irak asıllı 17 yaşındaki öğrencisi Y.K. tarafından öldürülmesine kahroldum. Gerçekten aklım almıyor. Nasıl olur da silahla okula girip, bir insan böylesine kolayca hayattan koparılabilir? Kimileri bu cinayeti katil zanlısının Irak asıllı olması açısından yorumluyor ama hatırlatayım! 3 gün önce Mardin’de bir kız öğrenci, disiplin cezası aldı diye, elinde silahla okul bastı. 30 Nisan’da Diyarbakır’da bir başka öğrenci aynı gerekçeyle okul müdürü bıçakladı. Veliler tarafından saldırıya uğrayan öğretmenlerimizi saymıyorum bile... Sorum şu: “Okullarda şiddet neden arttı? Okul güvenliği nasıl sağlanabilir? Amerika örneğinde olduğu gibi metal dedektörler, özel güvenlikçiler çözüm olur mu?”

OKUL KAPILARINA GÜVENLİKÇİ VE METAL DEDEKTÖR KONULMALI

Eğitim-Sen Genel Başkanı Kemal Irmak, eğitim emekçilerinin zaman zaman; ‘boş boş oturuyorlar’ ya da ‘kahvede oyundalar’ gibi açıklamalar ile itibarsızlaştırıldığını belirterek, diyor ki: “Asıl sıkıntı bu. Eğer devlet olarak eğitimciye sahip çıkmaz, değer veren bir yaklaşım sergilemez, öğretmenleri okul bekçisi konumuna indirgerseniz, kolay hedef haline de getirmiş olursunuz.”

ÖĞRETMENLERDE ‘ŞİKÂYET’ KORKUSU VAR

“İkinci olarak, okul güvenliği konusunda çok geriyiz. Okul kapılarına metal dedektör ve bir güvenlik görevlisi konulmalıdır. Yetmez! Okullar- duvarları elbette cezaevleri gibi yükseltilsin demiyoruz- ancak herkesin kolaylıkla girebileceği bir konumdan da acilen kurtarılmalı. Geçtiğimiz günlerde bir kongre için Fransa’ya gittiğimizde okul ziyaretleri yaptık, ki gittiğimiz okullara girebilmek için, tam 15 dakika bekledik ve bir güvenlik aramasından geçtik. Çünkü dünya artık eski dünya değildir. Sadece eğitimciler değil dışarıdan gelebilecek riskler karşısında çocuklarımızın da güvenli olabilmesi için güvenlik tedbirleri alınması zorunludur. Şu an sadece birkaç okulda, okul-aile birliği bütçesinden karşılanarak alınan ve kullanılan metal dedektörler var. Oysa 2014’teki 19. Milli Eğitim Şurası’nda bu tedbirler zaten konuşulmuştu ancak ödeneksizlikten hayata geçirilemedi. Eğitim emekçileri büyük bir tedirginlik içinde. Ayrıca, öğretmenlerimizin öğrencileri üzerinde, ‘şikâyet edileceğim’ korkusu ile artık bir yaptırımı da kalmamıştır. Bunlar değiştirilmeden mutlak okul güvenliğinden söz edilemez.”


Yazının Devamını Oku

Gerçek ve sanal dünya bu klipte bir arada

7 Mayıs 2024
Türk pop müziğinin genç isimlerinden Ece Seçkin geçtiğimiz günlerde sosyal medyada ‘en çok konuşulan’ listesine girince, yine bir sahne kıyafeti polemiği oldu sandım ama sonradan öğrendim ki bu kez onu manşete taşıyan Genişletilmiş Gerçeklik (XR) teknolojisi kullanılarak çekilen ‘Lambalar’ şarkısının klibi imiş. İşte bu, konuşmayı en sevdiğim konulardan. Zira popüler sinemanın başyapıtlarından “The Matrix”in de ele aldığı üzere halen “asıl” gerçekliğin, fiziksel dünya dışında bir yerlerde olabileceği üzerine düşünmeye meyilliyiz. Ki bunu artık Elon Musk, Bill Gates gibi popüler iş insanları ve girişimciler de yüksek sesle dile getiriyor. Peki nedir Artırılmış (AR)- Sanal (VR)- Genişletilmiş (XR) Gerçeklik? Aralarındaki farklar neler? Bu teknolojiler klip çekmekten başka bir işimize yarar mı? Dolandırıcılar buna da el atar mı? İşte yanıtı.

XR TEKNOLOJİSİ ÇILGINCA

Ece Seçkin, XR teknolojisi kendisini çok heyecanlandırdığı için tüm şarkılarını bu teknolojiyle kliplendirdiğini söylüyor ve ekliyor: “Gerçek hayatta olmayan bir mekânı ya da olan ama gidilmesi imkânsız bir yeri (uzay istasyonu gibi) deneyimleme fikrini çok çılgınca buluyorum. Yapımı biraz zahmetli ve maliyetli olsa da bu teknolojinin müzik endüstrisinde kullanımının artacağını düşünüyorum.”


Ece Seçkin

HENÜZ YOLUN BAŞINDAYIZ

Bilişim Uzmanı Osman Demircan, yanıtladı:

- Arttırılmış Gerçeklik (AR- Augmented Reality):

Bilgisayar ortamında üretilen dijital görüntü, ses gibi verilerin gerçek dünyaya entegre edilmesi olarak tanımlanabilir.

Yazının Devamını Oku